αLтıη яüуαм
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
αLтıη яüуαм

*En Eglenceli Forum Sitesine Hoşgeldiniz*
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Osmanlı Tarihi

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
^^FiRlama^^
Admin
^^FiRlama^^


Mesaj Sayısı : 65
Points : 105
Reputation : 6
Kayıt tarihi : 15/09/09
Yaş : 32
Nerden : Bursa

Osmanlı Tarihi Empty
MesajKonu: Osmanlı Tarihi   Osmanlı Tarihi Icon_minitimeSalı Eyl. 15, 2009 4:04 pm

PADİŞAHLAR



ABAZA PAŞA (Sultan Birinci Mustafa dönemi isyancılarından)
.
Abaza Paşa, asi Halep Valisi Canbolatoğlu'nun hazinedarı iken onun yenilgiye uğraması sırasında yakalanmış, ancak Yeniçeri Ağası Halil Ağa'nın aracılığı ile bağışlanmıştı. 1621 yılında Erzurum Beylerbeyi olan Abaza Paşa, Sultan İkinci Osman'ın öldürülmesi üzerine yeniçerileri padişah katili ilan etti. Etrafına topladığı sekbanlarla Erzurum'da yeniçerileri ortadan kaldırmaya çalıştı.

Yeniçeri Ocağı aleyhine İstanbul ve Anadolu'da ortaya çıkan hareket dolayısıyla askerler arasında büyük bir huzursuzluk başlamıştı. Abaza Paşa bir yandan sancaklara kendi adamlarını tayin ederken, diğer yandan da halktan vergi toplamaya başladı. Kısa zamanda çevresine 30.000 kişi toplamayı başaran Abaza Paşa, ele geçirdiği yeniçeri, topçu, cebeci ve acemi oğlanı gibi ocak mensuplarını öldürttü. Şebinkarahisar ve Sivas'ı ele geçirdi. Daha sonra da Ankara üzerine yürüdü ve şehri kuşattı.

Osmanlı kuvvetleri, Sultan Dördüncü Murad'ın tahta çıkmasından sonra Abaza Paşa'yı Kayseri yakınlarındaki Karasu mevkiinde mağlup etti. Abaza Paşa, bu yenilgiden sonra Erzurum'a dönerek kalesine sığındı. Abaza Paşa yeniçeri düşmanlığından vazgeçmiyordu. Sadrazam Hüsrev Paşa, 1628 yılında düzenlediği sefer sonunda Abaza Paşa'yı teslim aldı. Sultan Dördüncü Murad tarafından affedilen Abaza Paşa, Bosna valiliğine tayin edildi. Ancak tekrar isyan etmek gibi bir niyeti olduğu söylentileri padişah tarafından duyulunca 1634 yılının Ağustos ayında idam edildi.

ABDURRAHMAN GAZİ
.
Abdurrahman Gazi, Osmanlı Devleti'nin ilk kuruluş yıllarında gösterdiği yararlılıklarla ün kazanmış bir komutandır.

Abdurrahman Alp diye de tanınan Abdurrahman Gazi, Ertuğrul Gazi döneminde şöhret buldu. Osman Gazi ve Orhan Gazi dönemlerinde çeşitli savaşlara katıldı ve Aydos kalesini fethetti.

Yakın arkadaşı Akçakoca ile birlikte Kocaeli ve Yalova'nın alınması sırasında büyük başarılar gösterdiler. Abdurrahman Gazi 1329 yılında vefat etti.

AHMED RESMİ EFENDİ
.
1700 yılında Girit'te doğan Ahmed Resmi Efendi, Osmanlı Devlet adamı ve tarihçisidir. İstanbul'daki Reisülküttablardan Tavukçubaşı'nın damadı Mustafa Efendi'nin yanında yetişti ve daha sonra onun damadı oldu.

Devlet hizmetine girerek bazı görevlerde bulunan Ahmed Resmi Efendi, Sadrazam Ragıb Mehmed Paşa tarafından, Sultan Üçüncü Mustafa'nın tahta geçişini bildirmek üzere Şıkk-ı sani defterdarlığı payesi ile elçi olarak Avusturya'ya gönderildi. Çeşitli elçiliklerde bulunmaya devam eden Ahmed Resmi Efendi cavuşbaşı, madbah, tersane emini, rüznamçeci oldu. Avrupa'yı yakından tanıyan Ahmed Resmi Efendi, 1771 yılında sadaret kethüdalığına getirildi.

Küçük Kaynarca Antlaşması görüşmelerine de katılan Ahmed Resmi Efendi, 31 Ağustos 1783 tarihinde vefat etti. Üsküdar'da Karacaahmed mezarlığına defnedildi.

AKÇAKOCA
.
Osman Gazi'nin silah arkadaşlarından olan Akçakoca'nın, babası Abdülmelik bin Abdülfettah'dır. Ailesi muhtemelen Anadolu Selçukluları döneminde uç bölgelere yerleştirilmiş bir Türkmen boyuna mensuptur. Akçakoca'nın da Aşiret beyi olduğu ve Ertuğrul Gazi'ye bağlı bulunduğu sanılmaktadır. Osman Gazi tarafından, Orhan Gazi'nin emrinde Konuralp, Abdurrahman Gazi ve Köse Mihal gibi meşhur beylerle Sakarya ve İzmit yöresine akınlar yapmakla görevlendirildi. Bu bölgedeki bazı kaleleri ele geçiren Akçakoca, Sapanca gölünün batı tarafındaki bir hisarı kendine karargah yapmış ve İzmit yöresine akınlar düzenlemiştir.

1326 yılında Kandıra ve civarını zaptetti. Ayrıca Konuralp ve Abdurrahman Gazi ile birlikte Kartal civarındaki Aydos'u, ardından da Samandıra hisarını fethetti. Samandıra bölgesi kendisine mülk olarak verildi.

Birkaç yıl daha İzmit-Üsküdar arasındaki yerlere akınlarda bulunan Akçakoca, İzmit'in fethinden önce, 1328 yılında Kandıra yakınlarındaki bir tepede öldü ve buraya gömüldü. Ölümünden sonra, adamları Karamürsel'in etrafında toplandı. Uç beyliği yaptığı bölge ise önemi dolayısıyla Şehzade Murad'a (Sultan Murad Hüdavendigar) verildi.

Fetihlerde bulunduğu İzmit ve çevresine, sonradan Koca-ili denildi. Ayrıca bugün Bolu iline bağlı Akçakoca ilçesi de onun adını taşır. Hacı İlyas adında bir oğlu vardır. Torunu Fazlullah da önce kadı, sonra vezir olarak Osmanlı Devleti'nde önemli görevlerde bulundu

AKŞEMSEDDİN
.
Fatih Sultan Mehmed'in hocası, ünlü İslam büyüğü Akşemseddin 1390 yılında Göynük'te doğdu. Küçük yaşlardan itibaren ilme ve sanata karşı ilgi duydu. Medrese tahsilini tamamladıktan sonra seçkin alimler arasında yerini aldı. Üstün zekası ve anlayışı, yılmak bilmeyen çalışma gücüyle kendini kitaplara adamış, başta İslami ilimler olmak üzere tıp, astronomi, biyoloji ve matematikte zamanın ünlülerinden olmuştur. Uzun yıllar Osmanlı medreselerinde çalışarak yüzlerce öğrenci yetiştirmiş, tıp alanında önemli çalışmalar yapmıştır.

Akşemseddin'in asıl ünü, büyük veli Hacı Bayram ile tanışmasından sonra başlamıştır. İlmi konulardaki önemli başarılardan sonra tasavvuf konusunda da ağırlığını göstermiş, daha sonra da Sultan İkinci Murad'ın emir ve isteğiyle Fatih Sultan Mehmed'in hocalığına tayin edilmişti. İstanbul'un fethi sırasında büyük yararlılıklar göstermiş, genç sultanı teşvik ederek zaferin kazanılmasında önemli katkılarda bulunmuştur. Fethin en önemli günlerinde Ebu Eyyub'el Ensari'nin kabrini bularak ordunun maneviyatını yükseltmişti. Dünya malına önem vermeyen ve Fatih Sultan Mehmed'in büyük saygı ve sevgisini kazanan Akşemseddin, doğum yeri olan Göynük'te 1498 yılında vefat etti.

ALAÜDDİN KEYKUBAD III.
.
Sultan Üçüncü Alaüddin Keykubad, Anadolu Selçukluları'nın 17.nci, yani son hükümdarı yada sonunculardan birisidir. Sultanlığı devrinde, Anadolu o kadar karışıktır ki, Üçüncü Alaüddin Keykubad'ın ve ondan sonra gelen İkinci Gıyaseddin Mes'ud'un Selçuklu hükümdarı sayılıp sayılamayacakları bile meçhuldür.

Üçüncü Alaüddin Keykubad'ın ölümü hakkında iki rivayet vardır. Birinci rivayete göre, Gazan Han'ın emriyle tahttan indirilen babasının yerine tahta geçtikten sonra, isyan başlatmak suçuyla, yine Gazan Han tarafından İsfahan'da idam edildi. Diğer rivayete göre ise, Bizans İmparatorluğu'na kaçan Üçüncü Alaüddin Keykubad, İmparator Mihal tarafından hapsedilerek orada öldü. Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihi olan 1299, Sultan Üçüncü Alaüddin Keykubad'ın hükümdarlık dönemine rastlar.

ALEMGİR ŞAH
.
Timur soyundan Hindistan' da hüküm süren ve Babür Şah tarafından kurulmuş olan büyük Türk-Moğol İmparatorluğu Hükümdarlarındandır. Asıl adı Evrenkzip' tir. Babası Şahıcihan annesi de Mümtaz Mahal lakabıyla meşhur Ercüment Banudur. Şahıcihan' ın bu değerli zevcesi için yaptırdığı Tacmahal adlı muhteşem türbe Ağra şehrindeki Türk Medeniyetinin değerli bir eseridir.

Alemgir Şah Padişah olmadan önce valiliklerde bulunmuştu. 1658' de tahta çıkmış ve ölümüne kadar yaklaşık elli seneye yakın saltanatta bulunmuştur. Gölkende, Bicabur, Değen vilayetlerini alarak Adil Şah ve Kutup Şah devletlerini ortadan kaldırmıştır. Bilgili bir hükümdar olan Alemgir Şah, ilmi e alimleri korumuştur. Onun ölümünden sonra Hindistan Türk- Moğol İmparatorluğu zayıflamaya başlamıştır.
.

ALEXANDER II. (Rus Çarı)
.
Rus Çarı İkinci Alexander Nikolayeviç, Kırım Savaşı'ndan sonra intihar eden babası Çar Birinci Nicolay'ın yerine tahta çıktı. Paris antlaşmasından sonra, ülkesinde geniş reform hareketlerine girişti. İlkokulları laikleştirdi, hukuki ve askeri reformlar yaptı. Rusların geleneksel saldırganlığı, Çar İkinci Alexander'i de etkiledi. 1876-77 yıllarında gerçekleşen Osmanlı-Rus savaşlarından sonra Rusya'da ihtilalci hareketler görüldü. 13 Mart 1881 yılında, özgürlük hareketi adlı devrimci bir topluluk, Çar İkinci Alexander'e karşı bir suikast düzenleyerek onu bir bomba ile öldürdü.

ALİ KUŞCU
.
Ali Kuşçu Semrekant'ta doğdu. Babası Mehmed Bey, Türkistan ve Maveraünnehir Emiri Uluğ Bey'in doğancıbaşısıdır. Timurlenk'in torunlarından olan Uluğ Bey, aynı zamanda büyük bir astronomi alimiydi. Babası Mehmed Bey'in görevinden dolayı "Kuşçu" lakabı ile tanınan Ali Kuşçu'da büyük bir matematikçi ve astronomdu. Uluğ Bey'in Semerkant'ta yaptırdığı rasathaneyi bir süre idare ettikten sonra, Tebriz'de Akkoyunlular Hükümdarı Uzun Hasan'ın hizmetine girdi. Fatih Sultan Mehmed'e elçi olarak gönderilen Ali Kuşçu, onun sevgi ve saygısını kazandı. Müderrislik vazifesi ile İstanbul'a yerleşerek öğretmenlik yaptı. Risalatı Halli Eşgali Kamer, Risalet-ül-Fethiye, Risalet-ül Muhammediye ve Şerhi Tecrit gibi eserler de yazan Ali Kuşçu, 1474 yılında vefat etti.
.

ALİ PAŞA (Mehmet Emin)
.
Mehmed Emin Ali Paşa, 1814'de İstanbul'da Mercan'da doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, Mısır Çarşısı aktarlarındandı. 1830 yılında bir aile dostunun aracılığıyla Divan-ı Hümayun kalemine girdi ve buradaki adete uygun olarak kendisine, boyunun kısalığından veya güzel tavrı ve kabiliyetinden dolayı Ali mahlası verildi.

1833'de Tercüme Odası'na girdi. 1835'te Avusturya İmparatoru Birinci Ferdinand'ın tahta çıkışını tebrik için Viyana'ya gönderilen heyette, ikinci başkatip olarak bulundu. 1837'de Petersburg'a gönderilen Mehmet Emin Ali Paşa, dönüşünde Divan-ı Hümayun tercümanlığına tayin edildi. 1838'de Londra elçisi, Reşid Paşa'nın Paris'e geçişinden sonra da maslahatgüzarı oldu. Reşid Paşa'nın takdir ve himayesini kazanan Mehmed Emin Ali Paşa, kısa zamanda yükseldi. Devletin çeşitli kademelerinde görevler aldı. Kırım Savaşı sonunda Paris'te toplanan konferansta Osmanlı Devleti'ni temsil etti ve 30 Mart 1856 tarihli Paris Barış Antlaşmasını imzaladı. Islahat Fermanı ve Paris Antlaşmasından dolayı Reşid Paşa'nın ağır eleştirilerine maruz kaldı.

Birçok kez Hariciye Nazırlığı ve Sadrazamlık görevlerinde bulunan Mehmed Emin Ali Paşa, 7 Eylül 1871'de öldü ve Süleymaniye Camiine defnedildi. Değeri öldükten sonra anlaşılan ve yokluğu hissedilen bir devlet adamı idi.

RAP LAWRENCE
.
Thomas Edward Lawrence, İngiliz arkeolog, asker ve yazardır. Bu yönlerinden çok Ortadoğu'da oynadığı siyasi rol ile Arap Lawrence olarak ün kazanmıştır. 1914-1918 yılları arasında Fransa'da ve Ortadoğu'da arkeolojik araştırmalar yapmış, Birinci Dünya Savaşı çıkınca, İngilizler tarafından, Arapları Osmanlı Devleti'ne karşı ayaklandırmakla görevlendirilmiştir. Araplardan kurduğu düzensiz çetelerin başında, Osmanlı birliklerine karşı çarpışmış, Arapların Osmanlı yönetiminden çıkmalarında belirleyici bir rol oynamıştır.

Arapların, Birinci Dünya Savaşı'ndaki mücadelesini anlattığı "The seven pillars of Wisdom - Bilgeliğin Yedi Temel Direği" ve "Revolt in the deshert - Çölde Ayaklanma" adlı eserleriyle ününe ün katan Lawrence, 1935 yılında geçirdiği bir trafik kazasında ölmüştür.

ARAPZADE ARİF EFENDİ
.
Osmanlı Şeyhülislamlarından olan Arapzade Mehmed Arif Efendi, 1740 yılında doğdu. Medrese tahsilini tamamladıktan sonra, kısa zamanda mahreç ve bilad-ı erbaa derecelerini geçen Arapzade Mehmed Arif Efendi, 1785'te Yenişehr-i Fener kadılığına atandı. Bir süre sonra Mekke kadısı, 1789'da ise İstanbul kadısı oldu. 1795'te Anadolu, 1800'de Rumeli kazaskerliğine tayin edildi.

Sultan Üçüncü Selim'in tahtan indirilip yerine Sultan Dördüncü Mustafa'nın padişah olmasından sonra, şeyhülislamlık makamında da değişiklik yapıldı. Şerifzade Mehmed Ataullah Efendinin yerine şeyhülislamlığa getirildi. Yirmibeş günlük şeyhülislamlık dönemi buhranlı geçti. Ne Sultan III. Selim'i tahta çıkarmaya çalışan Alemdar Mustafa Paşa'ya, ne de Sultan IV. Murad'a yaranamayan Arapzade Mehmed Arif Efendi, Sultan İkinci Mahmud'un tahta çıkmasından sonra, bu görevden azledildi. 14 Mayıs 1826'da İstanbul'da ölen Arif Efendi, Çarşıkapı'daki Sinan Paşa Medresesi hazıresine defnedildi.

AYKUTALP
.
Eski Osmanlı Beylerinden olan Aykutalp, 1301 yılında İnönü valiliğine getirildi. Uzun bir süre Osmanlı Devleti'ne hizmet eden Aykutalp, katledilerek vefat etti.

BABA ZÜNNUN
.
Baba Zünnun, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Bozok'ta yaşayan alevilerdendi. Arazisini tespit ve vergilendirme konusunda kendisine haksızlık edildiği gerekçesiyle ayaklandı. 1526 yılının Ağustos ayında çevresine topladığı kuvvetlerle, Bozok sancakbeyi Mustafa Beyin konağını basan Baba Zünnun, Bozok kadısı Muslihiddin Efendiyi öldürttü. Üzerine yollanan Karaman, Kayseri ve İçel beylerinden oluşan kuvvetleri, Kayseri'deki Kurşunlu Boğazı'nda yendi. İsyan, İçel ve Tokat arasındaki alana yayıldı. Malatya beyini de yenen Baba Zünnun, 26 Eylül 1516'da Adana Beyi Piri Bey komutasındaki birliklere Höyüklü'de yenildi ve öldürüldü.


BAKİ
.
Asıl adı Mahmut Abdülbaki olan divan şairi Baki, 1526 yılında İstanbul'da doğdu. Babası Fatih Camii müezzinlerindendi. Çocukluğunda saraç çıraklığına devam ettiyse de okumak istediği için medreselere devam etmiş, eğitimini tamamladığında Müderris olmuştu. Kanuni Sultan Süleyman zamanında zekasıyla fark edilmiş ve saraya girmiştir. Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümünden sonra da, İkinci Selim ve Sultan Üçüncü Murat zamanlarında, Mekke ve İstanbul kadılığı görevlerini yürütmüştür.

Kazaskerlik de yapan Baki, Sultan Üçüncü Murad zamanında sürgüne gönderildiyse de bir süre sonra affedilerek yine İstanbul'da önemli makamlara getirilmiştir. Mevahibi Ledünniye, Fezaili Cihat gibi eserler vermiş ayrıca tercümeler yapmıştır.

Baki'nin gazellerinden; "Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş." sözü dilimize yerleşmiştir.

BALI PAŞA
.
Balı Paşa, 16. Yüzyıl başlarında yaşamış Türk kahramanlarındandır. Macaristan Savaşlarında Kanuni Sultan Süleyman ile birlikte savaşmış ve pek çok yararlılık göstermiştir. Belgrad'ın fethinden sonra oraya muhafız olmuştur. Daha sonra Budin valisi olan Balı Paşa, 1543 yılında Budin'de ölmüştür.

BARON DE TOTT
.
François Baron de Tott, Türkiye'ye iltica eden, daha sonra Bercsenyi hafif süvari tümeniyle Fransa'ya giden ve orada baronluğa yükseltilen bir Macar asilzadesinin oğludur. 17 Ağustos 1733'te Fransa'nın Chamigny köyünde doğdu. Genç yaşta babasının bulunduğu tümene katılarak, 1754'te teğmen oldu.

Baron de Tott, Fransa hükümeti tarafından, Osmanlı Devleti nezdine elçi tayin edilen eniştesi Vergennes'in sekreteri sıfatıyla, 1755'te İstanbul'a geldi. Asıl görevi Türkçe öğrenmek, Osmanlı İmparatorluğunun durumunu incelemek ve özellikle Kırım ile ilgili bilgi toplamaktı. 1763'te Paris'e döndü. 1766'da Fransa hükümeti tarafından İsviçre'ye gönderildi. 1767 yılında ise Kırım hakkında incelemelerde bulunmak ve Tatarları Ruslara karşı kışkırtmak amacı ile Kırım konsolosu tayin edildi.

1768 yılında çıkan Osmanlı-Rus Savaşı'nda önemli rol oynadı. Bir süre sonra Kırımdan ayrılarak İstanbul'a gelen Baron de Tott, Osmanlı hükümeti tarafından, Çanakkale'yi zorlayan Rus donanmasına karşı Boğazı korumakla görevlendirildi. Humbaracı Ahmed Paşa'nın izinde yürüyerek Osmanlı ordusunda bazı yenilikler gerçekleştirmeye çalıştı. Yeni toplar döktürdü. Sürat topçuları ocağını kurdurdu. Boğazda kaleler inşa ettirdi ve Haliç'te bir Hendesehane açtırdı.

İskenderiye, Halep, İzmir, Selanik ve Tunus başta olmak üzere bütün Akdeniz sahillerini dolaştı ve Süveyş kanalının açılması konusunda incelemelerde bulundu. Hatıralarını 4 ciltlik bir kitapta toplayan Baron de Tott, Fransız İhtilalinden sonra gittiği İsviçre'den Macaristan'a döndü ve 24 Eylül 1793'te burada öldü.

BATHARY (Erdel Beyi)
.
(1533 - 1586) Erdel (Transilvanya) prensi olup Sultan Üçüncü Murad zamanında Osmanlıların himayesiyle Lehistan Kralı olmuştur. Eski bir macar ailesine mensuptur. Bathary Avusturya' ya karşı zaferler kazanmış ve Vilna Darülfünununu kurmuştur. Mert, doğru ve çalışkan birisi olarak tanınmıştır. Kardeşi "Kristof Bathary" Erdel prensliğinde ona halef olmuş ve Osmanlılarla etmiştir.

BELLİNİ
.
Gentile Bellini, 1429 yılında İtalya'da doğdu. Kardeşi Giovanni Bellini'den ve ressam olan babasından resim yapmayı öğrendi. 1479 yılında Fatih Sultan Mehmed'in portresini yapmak için İstanbul'a davet edildi. Babasının etkisinde kalarak tablolar yaptı.

Başlıca özelliği kesin ve belirli çizgiler olan sanatçının önemli resimleri "Fatih Sultan Mehmed portresi", "San Marco Alanında duruşma", "San Lorenza Köprüsünde Mucize" ve "Pietro de Ludovici'nin iyileşmesi" adlı tablolarında Venedik'in o zamanki görünümlerini vermiştir. Ölümüyle yarım kalan son tablosu "San Marco'nun İskenderiye'de Dua Edişi", kardeşi Giovanni tarafından tamamlanmıştır.






1299- 1300


Osmanlı tarihinin başlaması

1299


İlk müzik olayı (Selçuklu sultanınca Osman Bey'e Beylik alameti olarak gönderilen tabl-u alem (davul ve sancak)

1302


Osman Gazi'nin Koyunhisarı Zaferi

1302


III. Alaeddin Keykubad'ın ölümü

1312


Mevlevilik tarikatını kuran Sultan Veled'in ölümü

1317


Gülşehri'nin, kendisinden sonraki tercümelere öncülük eden Mantıku't-tayr'ı Ferideddin el-Attar'ın aynı adlı eserini tercüme etmesi

1320


Türk edebiyatında bilinen ilk divana sahip Yunus Emre'nin ölümü

1324


Orhan Gazi'nin tahta geçişi

1326


Bursa'nın fethi

1330


Aşık Paşa'nın Garib-name'yi telif tarihi

1331


İznik'in fethi

1331


İlk Osmanlı medresesinin İznik'te Orhan Gazi tarafından kurulması

1334


Karesi Beyliği'nin ilhakı

1337


Kocaeli bölgesinin alınışı

1346


Orhan Gazi'nin Kantakuzenos'un kızı ile evliliği ve Bizans ile ittifakı

1349-1352


Bizans'a yardım için Süleyman Paşa'nın Rumeli'ye geçişi ve Çimpi Kalesinin üs olarak alınışı

1350


Davud B. Mahmud el-Kayseri'nin ölümü

1352


Osmanlılar'ın Cenevizliler'e Osmanlı topraklarında serbest ticaret yapma imtiyazı vermeleri

1354


Gelibolu'nun fethi

1361


İlk müzikli spor gösterisi (Edirne Kırkpınar yağlı güreşleri)

1362


Orhan Gazi'nin vefatı ve I. Murat'ın tahta çıkışı

1362


Kadıaskerliğin teşkili

1363


Pençik Kanununun çıkışı

1366


Gelibolu'nun elden çıkışı

1371


Çirmen Zaferi

1376


Bulgar Krallığı'nın Osmanlı hakimiyetini kabulü

1377


Gelibolu'nun Osmanlılar'a iadesi

1385-1386


Niş ve Sofya'nın alınışı

1388


Ploşnik bozgunu ve Balkan ittifakının teşekkülü

1389


I. Kosova Zaferi

1389


I. Murat'ın şehadeti, Yıldırım Bayezid'in tahta cülusu

1390


Aydın-Saruhan-Germiyan-Menteşe beyliklerinin ilhakı

1390


Karaman Seferi, Konya'nın muhasarası

1390


Gelibolu tersanesi'nin inşası

1391


İstanbul'un ilk muhasarası

1393


Mahkeme Rüsumunun ilk ihdası

1396


Niğbolu Zaferi

1397-1398


Akçay Zaferi ve Karaman ülkesinin Osmanlı hakimiyetini kabulü

1398


Kadı Burhaneddin'in ölümü.

1398


Karadeniz beyliklerinin ilhakı

1400


İlk musiki nazariyatı eseri (Kırşehirli Yusuf B. Nizameddin'in Kitabu'l Edvar'ı)

1400


Bursa'da I. Bayezid tarafından Ulu Cami'nin yaptırılması; İlk Osmanlı Darü'ş-şifa'sının Yıldırım Bayezid tarafından inşa edilmesi

1402


Ankara bozgunu ve Yıldırım Bayezid'in esareti

1402-1413


Fetret Devri, iç karışıklıklar

1409


Süleyman Çelebi tarafından Türk Edebiyatı'nda ilk mevlid örneği olan Vesiletü'n-Necat adlı eserin yazılışı; İlk besteli dini eser (Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i)

1411


Çelebi Mehmed'in tahta çıkışı

1413


I. Mehmed'in duruma hakim olup devleti yeniden kuruşu

1413


(Celaleddin Hızır) Hacı Paşa'nın ölümü

1416


Osmanlı-Venedik Deniz Muhaberesi ve Sulhü, Şeyh Bedreddin isyanı

1416


Macar Seferi

1417


Avlonya'nın fethi

1418


Makam teriminin ilk kullanılışı (A. Meragi'nin Makasıdu'l-elhan'ında)

1418-1420


Samsun bölgesinin zaptı

1419-1424


Bursa'da Hacı İvaz'a I. Mehmed tarafından Yeşil Külliye'nin yaptırılması

1421


Çelebi Mehmed'in ölümü ve II. Murad'ın cülusu

1421-1451


İlk resmi musiki çevresi (II. Murad Sarayı)

1422


Mustafa Çelebi'nin (Düzme) bertarafı

1425


Molla Fenarı'nın ilk Şeyhülislam olarak tayini

1425-1426


İzmir Beyi Cüneyd'in idamı

1425-1426


Teke Beyliği'nin intikali

1427-1428


Germiyan Beyliği'nin intikali

1429


Manyasoğlu Murad tarafından Türk edebiyatında Seyf Serayi'den sonra Anadolu Türk edebiyatı sahasında ilk Gülistan tercümesinin yapılışı

1429


Şeyh Hamdullah'ın Amasya'da doğuşu

1430


İlk iki Türkçe musiki kitabı (Hızır B. Abdullah'ın Edvar'ı ve Bedr-ı Dilşad'ın Muradname'sindeki musiki bölümü)

1430


Selanik'in fethi

1430-1431


Şemsüddin Muhammed B. Hamza el-Fenari'nin ölümü

1431-1432


Kadızade, Salahaddin Musa b. el-Kadi Mahmud el-Bursavi el-Rumi'nin ölümü

1432


Fatih Sultan Mehmed'in doğumu

1434


Edirne'de II. Murad tarafından Muradiye Camii'nin yaptırılması




AHIRKAPI DENİZ FENERİ
.
1755 yılında III. Osman tarafından yaptırılmıştır. İstanbul Boğazının Marmara'ya bakan kısmının batı kıyısındadır. Beyaz kule şeklinde olan fener İstanbul'u çeviren surların burçlarından birisinin üzerine oturtulmuştur. Denizden yüksekliği 40 metredir. Her 6 saniyede bir yanıp sönerek gece karanlığında denizcilerin yön bulmalarına ve gemilerin karaya oturmamalarına yardımcı olur. Bu fener önemli bir deniz kazasından sonra yaptırılmıştır. Bu deniz kazası 1755 yılında Mısır'a gitmekte olan Hacı Kaptan emrindeki bir kalyon fırtınaya tutularak gece vakti Kumkapı' da karaya oturur. Olayı öğrenen Padişah III. Osman ve Sadrazam Sait Paşa derhal Kumkapı' ya giderek kalyon ve denizcilerin kurtarılmasında hazır bulunur. Kurtarılan gemicilerden birisi padişaha şöyle der:

- Eğer burada ve surlar üzerinde bir fener yapılırsa, uzağa gidip gelen gemiler ışığı görünce yollarını bulurlar.

Bunun üzerine III. Osman bir fener yapılmasını emreder ve Kaptan-ı Derya Süleyman Paşa da Ahırkapı Fenerini yaptırır.
.

AMASYA
.
Amasya tarihi M. Ö. 4000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Amasyalı bir Yunan tarihçisi olan Strabon'a göre şehir, Amazonlardan Amasis tarafından kurulduğundan dolayı Ameseia adını almıştır.

Hitilerin ve Asurluların egemenliğinde kalan şehir, M.Ö. III: Yüzyılda Pontus krallığına geçmiş ve başkent olmuştur.

Amasya, ilk tarihi önemini, Büyük İSkender'den sonra Pontos krallığının beşiği olmakla kazanmıştır. I. Mithradates bu şehri başkent yapmış ve Amasya, bu devletin 2 yüzyıl başkenti olarak kalmıştır. Daha sonraları şehir, Romalılar, Danişmetliler, Moğollar, İlhanlılar ve OSmanlılar'ın egemenliği altına girmiştir. Önceleri Sivas'a bağlı olan şehir, Cumhuriyet'in ilanından sonra il ünvanını kazanmıştır.

Yeşilırmak'ın Tokat ırmağı da denilen anakolu üzerinde kurulmuş olan şehir, deniz seviyesinden 400 m. yüksekliktedir. Ünlü halk masalı kahramanı Ferhat'ın dağı delip şehre su akıttığı eski kemerler de bu şehirdedir. Ferhat su kemerleri, efsaneye göre Şirin'in aşkı uğruna Ferhat için tarafından yapılmıştır.

Yüzölçümü 5520 km2 olan Amasya'nın ilçeleri : Göynücek, Gümüşhacıköy, Merzifon, Suluova(Suluca), Taşova (Yenişenbükü) dır. En önemli akarsuyu Yeşilırmak'tır.
.

ANADOLU HİSARI
.
1391 yılında Yıldırım Bayezid tarafından İstanbul Boğazı'nın en dar yerinde yaptırılmış surlardır. İstanbul Boğazı'nı ele geçirmek ve Rumeli yakınlarında yapılabilecek bir savaşta orduyu karşı kıyıya güvenli bir şekilde geçirmek için yapılmıştır.

Dış taraftaki kale sur durumundadır. Doğu-batı çapı 65 m., kuzay-güney çapı 80 m. olup, surların kalınlığı 2-5 m. arasındadır.

Surların üzerinde mangallar vardır. Hisarı korumak için surun üzerine silindir şeklinde üç kule yapılmıştır.

ARAS IRMAĞI
.
Doğu Anadolu'nun kuzeyinden doğan ırmağın uzunluğu 920 km.' dir. Türkiye topraklarındaki uzunluğu ise 435 km.' dir. Bingöl dağlarının kuzey-doğu yamaçlarında çıkar. Erzurum'un güneyindeki Karagöl, Palandöken, Yıldırım, Şahvelet, Nalbant, Sakaltutan dağları ve Akdağ ile Çakmak dağlarından gelen kolları aldıktan sonra bu dağların arasındaki çukur alanda toplanır. İlkbaharda suları çoğalan Aras Iğdır ovasında da bir kollar alır. Türkiye sınırlarını geçtikten sonra Kafkasya'nın güney-doğusunda Mugan önünden geçerek Hazar denizine dökülür.

AYASOFYA
.
İstanbul'da Bizans devrinden kalan en ünlü kilisedir. 1453'te Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u almasıyla camiye çevrilmiş, 1935'te müze oluncaya kadar bu amaçla kullanılmıştır. Büyük Kostantinos'un İstanbul'u imparatorluk merkezi haline getrip kenti yeni baştan ele alması sırasında bugünkü Ayasofya'nın yerinde bir kilise yaptırılmış, M.S.326 yıllarına rastlayan bu ilk yapıdan sonra M.S. 360'ta imparatorun oğlu Konstantinos küçük geldiği veya bir depremde yıkıldığı için yapıyı yeni baştan daha büyük olarak ele aldırmıştır. Büyük kilise (Megale Ekklesia) adıyle anılan ve bazilikal bir plan gösterdiği sanılan yapı V. Yüzyıldan sonra daha çok Hagia Sophia adıyle tanınmış ve bu ad sonuna kadar yaşamıştır.

404 tarihinde bir ayaklanma sırasında yanan kilisenin yerine Theodosios II. devrinde 415'te yapılan yenisinin bazı kısımları bugünde görülmektedir. Bu yapının batı yüzünü süslediği anlaşılan sütunlu galeri ile narteks duvarlarını bir kısmı 1935 yılında yapılan kazılarla bugünkü Ayasofya'nın batı avlusunda ortaya çıkmıştır.

532 yılında çıkan yangından Ayasofya kurtulamamış, ayaklanmadan sonra Justinianos'un çağında ikinci bir örneği olmayacak büyüklükte ve özellikte bir yapı istemesi üzerine, devrin iki önemli mimarından Aydınlı Anthemios ile Miletoslu İsidoros sorumluluğu yüklenmişler, yangınların etkileyemeyeceği her türlü malzemenin en zengin şekilde kullanılacağı bir kilisenin yapımına girişmişler 27 XII 537 tarihinde tamamlanan yapı, büyük bir açılış töreninden sonra imparatorun "Ey Süleyman seni geçtim" demesine sebep olacak kadar etkileyici olmuştu.

Zaman içerisinde birçok yangın ve deprem atlatan Ayasofya, 29 Mayıs 1453'te İstanbul'un Türkler tarafından alınmasından sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmiş ilk Cuma namazı burada kılınmıştı. Camiye çevrilmesi sırasında yapının ana çizgileri korunmuş, figürlü mozaiklere bile dokunulmamıştır. Bunlar ancak Kanuni devrinde badanayla örtülmüştür. Güneydoğudaki büyük dayanak duvarların Fatih devrinde yapıldığı, ayrıca tuğla minarenin eklendiği kabul edilir. Sultan İkinci Bayezid devrindeyse kuzeybatıdaki ince minare, Sultan İkinci Selim devrinde de Mimar Sinan tarafından batıdaki iki kalın minare eklenmiş ve yer yer dayanaklarla kuvvetlendirilmiştir. Mimar Sinan'ın yaptığı dayanaklar ve onarımlar yapının bugüne kadar ulaşabilmesini sağlamıştır.

Bu yapının çevresinde Bizans devrinden kalan ek yapılar vaftizhane ve hazine dairesidir. Bu ek yapılardan vaftizhane Osmanlı devrinde Sultan Mustafa ve İbrahim'in türbesi olmuş, Sultan İkinci Selim türbesi Mimar Sinan, Sultan Üçüncü Murad türbesi de Davut Ağa tarafından yapılmıştır. Ayrıca Sultan Üçüncü Mehmed'in kendi türbesi, bir okul binası, Sultan Birinci Mahmud döenminden özellikler taşıyan bir şadırvan ve imaret yapının çevresinde yer alır.

Ayasofya, birçok özelliğiyle uzun yıllar birçok mimarı etkilemiş, çeşitli devirlerde gördüğü ek ve onarımlarla bugünkü şeklini almış bir yapıdır. Mimari ve süsleme zenginliğinin yanı sıra her devirde eklenen efsaneleriyle de büyük bir geçmişi içinde saklamaktadır.



BAB-I ALİ
.
XIX. yüzyıl başından başlayarak kullanılmış, Tanzimata kadar vezirlere ikametgah vazifesi de görmüştür. Tanzimatta sadece sadaret makamı olarak kalmıştır. Sultan II. Mahmut'a kadar "Babısafi" denilen bu yeri halk "Paşa kapısı" olarak diye bilirdi. Halk dilinde "kapı" daima hükümet anlamında kullanılmıştır. Babıali adı Sultan II. Mahmut zamanında yerleşmiştir. Sadrazam Derviş Paşa' ya verilen konak, onun ölümünden sonra sadrazamların oturdukları bina haline gelmiştir. Yeniçerilik kaldırıldıktan sonra sadrazamların oturdukları yer olmaktan çıkmış (1826) ve tamamen resmi bir daire niteliği kazanmıştır. 1850 - 1870 tarihleri arasında Osmanlı İmparatorluğu' nun yönetim merkezi haline gelmiştir. Devletin bütün siyasi ve yönetim işleri buradan yürütülmüştür.

BABIALİ BASKINI

23 Ocak 1913 günü İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından düzenlenen hükümet darbesine verilen addır. Hükümet, Balkan savaşları karşısında aldığı yenilgiden dolayı duyduğu manevi eziklik, barış anlaşmasına boyun eğmesini isteyen Almanya ve Avusturya'nın baskı baskıları altında zor durumdayken İttihat ve Terakki' nin önde gelenleri Babıali' yi bastı. Baskın, cemiyetin merkezinde Enver Paşa ve Talat Paşa tarafından planlanmıştı.

GALATA KULESİ
.
XIV. yüzyılda Galata'ya yerleşen Cenevizliler tarafından, 1348 yılında bölgelerini yabancılara karşı korumak amacıyla, Galata surlarına ek olarak yaptırılmıştır. Galata surlarının baş kulesidir. XVI. Yüzyılda Kasımpaşa tersanesinde çalıştırılan esirler için zindan olarak kullanılmış, daha sonraları tersanenin ambarı haline getirilmiştir. İlk uçan Türk olan Hezarfen Ahmed Çelebi, ünlü uçuşunu Galata Kulesi'nden yapmış ve Üsküdar'a kadar uçmayı başarmıştır.

Galata Kulesi'nin iç çapı zemin katında 8,95 dış çapı en alt kısmında 16,45 m ve duvar kalınlığının birer çıkıntısı (segment) şeklinde devam eder. 4. Kattan sonra, Türk çağı yapımı olduğunu gösteren biçimde mazgallar ve 5. Katta top namlularının yerleştirildiği yuvalar vardır. Yerden külah ucuna kadar kulenin bütün yüksekliği 66,90 m'dir. 7. ve 8. katların her biri 14 pencerelidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
b0fuduq(:
Admin
b0fuduq(:


Mesaj Sayısı : 203
Points : 481
Reputation : 24
Kayıt tarihi : 15/09/09
Yaş : 31
Nerden : BoLu

Osmanlı Tarihi Empty
MesajKonu: Geri: Osmanlı Tarihi   Osmanlı Tarihi Icon_minitimeSalı Eyl. 15, 2009 4:50 pm

emeqiNe saqLık.. Osmanlı Tarihi Icon_twisted
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://altinruyam.1talk.net
 
Osmanlı Tarihi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Osmanlı Tarihinde İlkler...
» Tarihî Havagazı'nda İzmirliler 'Sanat'a Doyacak

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
αLтıη яüуαм :: KÜLTÜR & SANAT & EĞİTİM :: Tarih-
Buraya geçin: